Emeğin sembolü: İşçi Sınıfı!

Siyaset Bilimci Metehan ÖZKÜN yazdı: Emeğin sembolü: İşçi Sınıfı!
Ülkemizde 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nın yıllardır sadece bir kutlamadan öteye geçemediğini üzülerek izliyoruz.
Son zamanlarda ise bazı işverenlerin ve hatta ” kapitalist diktatör(cük)lerin” 1 Mayıslarda seslerinin yükseldiğini görüyoruz. Lakin dikkatli baktığımızda bu çıkışların siyasi, ekonomik ve sosyal bir projenin vitrini olduğunu anlamak çok da zor olmasa gerek! Yani işçi ve emek yine acımasızca kullanılıyor!
İşçi sınıfı emeğin sembolüdür ve günümüzde ütopik olsa da zamanın tüm getirilerine karşın birleşmek zorunda olunan bir gerçektir. Çünkü emek birleşirse refah artar. Refat artarsa ülke hatta dünya daha yaşanılabilir bir hale dönüşür.
İşçi haklarını savunmak işverene de mutlak surette değer katar. Günümüzün “sentetik çarşı”ları olan AVM ler başta olmak üzere bir çok hizmet alanında işçiler-emekçiler hala olmsuzşartlarda çalıştırılıyor. En basit örneği 8 saat oturması yasak olan bir mağaza çalışanının, teşvik amacıyla verilen satış kotasına ulaşmadığı için işten çıkarılması gibi! Sermaye sahipleri ve işverenler somutsal, yapıcı ve samimi kararlar ile emeğin sömürülmesinin karşısında durur. (Bu, elbet her sermaye sahibinin aynı kefeye konulması da demek değildir.) İşçinin sosyal ve ekonomik haklarında simgesel revizyona gidilip , sırtından daha fazla kar sağlama planının yapılması ise kapitalist bir faşizanlığın yanında, toplum içindeki uçurumu arttırmaya yönelik acımasızca uygulanan bir politikadır.
“Daha iyi giysiler ile yiyecekler, daha iyi muamele görmek ve efendinin bağışladığı daha geniş bir toprağa sahip olmak, kölenin sömürülmesini ne derece ortadan kaldırırsa, ücretli işçininkini de işte o kadar kaldırır.” Karl MARX.
Hiç kimse bir işçiye emeğinin karşısında herhangi bir metayı bahşedemez. Çünkü emek karşılığı kazanılan her ne ise hayatın her koşulunda “hak”tır. Bizim üzerinde özenle durmamız gerek unsur ise bu hak kavramının tam anlamıyla yerine getirilip getirilmediğidir. Yani içi boş olan “hak” ları bahşedercesine işçi sınıfına sunmak, toplumun önünde kendi parmaklarınıza taktığınız kuklayı oynamaktan başka bir şey değildir.
1 Mayıs toplumun her kesiminin “emek” bilincinde birleşmesi demektir. İşçi sınıfına uygulanan faşizan müdahalelere tek vücut halinde durması demektir. Unvanı ne olursa olsun “hak” olgusunu her koşulda en üstte tutması demektir. Adaletsizliğe bir ses, sömürgeliştirmeye karşı büyük gücün adıdır 1 Mayıs!
Dünya üzerindeki tüm toplumların işçilere ve emeğe karşı sorumluluğu vardır, var olmak zorundadır. Çünkü sanat ve zanaat olarak nitelendirdiğimiz ne varsa emeğin ürünüdür.
Önceki tarihli bir köşe yazımda da dediğim gibi: “Emeği sömüreni, işçiyi ezeni ve diktadan rant sağlayanları yazmazsak, bu zihniyetle mücadele etmezsek, izlediğimiz yolda ne kadar düzgün ve dik yürüyebiliriz önce bunu düşünmemiz lazım!?
Emekçilerin yaşam mücadelesi, hak mücadelesi onurlu ve şerefli mücadeledir. Çünkü hiçbir ranta benzemez ekmeğini bölüştüğünde vicdanını kaplayan huzur. Madende yerin on kat altında da olsan, denizin üstünde de, bir sokağın asfaltında, bir tarlanın ortasında güneşin alnında, bir fabrikanın is ve demir kokan atölyelerinde, bir sahnede ışıkların altında, bir masanın başında, bir işletmenin tepesinde… Kısacası nerede nasıl olursan ol ama daima işçi ol.
Ve son olarak yazımı Karl MARX’ın meşhur sözüyle bitirmek isterim. “Proletaryanın zincirlerinden başka kaybedecekleri şeyleri yok, kazanacakları bir dünya var. Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!”