Dolar 32,3676
Euro 34,9560
Altın 2.325,34
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin 26°C
Açık
Mersin
26°C
Açık
Cts 25°C
Paz 24°C
Pts 24°C
Sal 22°C

Türkiye’de rejim değişikliği için büyük bir adım atıldı

12 Ağustos 2014 19:04
233
A+
A-

ahmet-akin2

YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR – AHMET AKIN

Cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili çok şey yazıldı ve söylendi. Sonunda seçime katılanların çoğunluğu layık olduğu Cumhurbaşkanını seçti. Seçim sonucuna en çok yandaşlar, yanaşmalar, hazineden beslenenler, havuz medyası, terörist başı ve jöleli sevindi. Bana göre en çok sevinen “Özel Paşa” olmuştur. Çünkü, “Özel Paşa” fazla özel olduğunu her fırsatta gösteriyordu.

Bundan sonra olacakları bilmek için kahin olmaya gerek yok. Yazının başlığında da belirtildiği gibi, Türkiye’de rejim değişikliği için büyük bir adım atıldı ve son durağa gelindi. Bu durağın adı Anayasa değişikliği. Bunun için de 2015 Genel Seçimlerini beklemek gerekiyor. Sonuç ne olur bilemem ama, Türkiye’nin çok sıkıntılı günler yaşamaya devam edeceği ortada.

Tatilciler, CHP’li boykotçular ve Erdoğan’a oy veren MHP’nin muhafazakar kesimi şu durumu kavrayamadı: Her ne kadar Cumhurbaşkanı için oy kullanılsa da, aslında seçim rejim değişikliği ile ilgili bir referandumdu. Cumhurbaşkanlığı seçim sonucu Tayyip Erdoğan’ın elini güçlendirmiştir. Ancak, 2011 seçimlerinde 21.5 milyon oy alan AKP’nin, 5 milyon seçmen artışına karşılık 10 Ağustos’ta Erdoğan’ın 21 milyon oyda kalması düşündürücüdür. Görüldüğü gibi, seçime katılmayanlar oturdukları yerden ilk turda Cumhurbaşkanı’nı seçmiş oldular.

CHP ve MHP’nin ortak adayı Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu stratejik bir seçimdi. CHP tabanına ters gelmesi doğal bir durumdu. Ancak, seçimde görüldü ki, CHP tabanı İhsanoğlu’na MHP’den daha çok sahip çıktı. Adaydan dolayı seçimi boykot eden CHP’liler kadar olmasa da, demokrat ve solcu olarak gördükleri Selahattin Demirtaş’a oy veren CHP’liler oldu. Terör örgütünün temsilcisi ne zamandan beri demokrat ve solcu oldu da CHP’lilerden oy aldı. Anlaşılan, İhsanoğlu’nun adaylığı bazılarının kafasını iyice karıştırmış.

11 Haziran 2012 tarihinde yayınlanan “TÜRKİYE İSLAM DEVLETİ’ne SADECE İKİ DURAK KALDI” başlıklı makalemde aynen şöyle yazmıştım:

“Yanlış okumadınız. Bir kez daha tekrar ediyorum: Toplumdaki bu aymazlık devam ettiği sürece “Türkiye İslam Devleti”ne sadece iki durak kaldı. Önce, on yıl önceki Türkiye’yi düşünün ve daha sonra da bugünkü Türkiye’ye bakın. Düşünmek ve bugüne bakmak bazılarına zor gelebilir. Çünkü onlar, başkalarının kendileri adına düşünmesinden ve karar vermesinden oldukça hoşnutlar. Rahatlarının bozulmasını pek istemezler.”

Daha da eskilere gidecek olursak, 03 Kasım 2002 seçimlerinden sonra 11 Kasım 2002 tarihinde yazmış olduğum “SİYASAL İSLAM İKTİDARDA” başlıklı makalemde ise şunları belirtmiştim:

“Necmettin Erbakan kadroları olarak yetişen AKP kurmaylarının milli görüşten oldukları biliniyor. Bilinmeyen ise, tabandan gelecek baskı ve taleplere ne zamana kadar direnebilecekleri.”

CHP ile ilgili olarak bir şeyler yazmadan yazıyı bitirmek olmaz. 30 Mart seçimlerinden sonra sık sık şunları söylüyorduk ve savunuyorduk: “CHP bu İl Örgütleriyle Cumhurbaşkanlığı seçimine gitmemeli. Köhnemiş, yıpranmış, itibar ve güvenini kaybetmiş İl Örgütleri Olağanüstü Kongreler ile derhal yenilenmelidir. Mayıs ayında bitirilecek bu seçimlerden sonra, yeni örgütlerle Cumhurbaşkanlığı seçimine gidilmelidir.” Ancak, Merkez Yürütme Kurulu mevcut örgütlerle devam etme kararı aldı. Gelinen sonuç ortada.

CHP açısından bundan sonra yapılması gereken ilk iş, mevcut İl Örgütlerinden kurtulmak olmalıdır. Tüm üyelere güvenilmeli, parti içi demokrasi ve hukuk ön planda tutulmalı, “ben bilmem genel başkanım bilir” anlayışı terk edilmelidir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.